Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Batı dillerinde din (religion) sözcüğü,köken itibariyle Latince ‘religio’ dan gelmekte Lucretius (M.Ö 99-55) ve Cicero’nun (M.Ö 106-43) verdikleri bilgilere göre ‘religare’ veya ‘religere’kökünden gelmektedir.Lucterius religare anlamında insanların din yoluyla Tanrı’ya ve birbirlerine bağlanmaları, Cicero ‘religere’ anlamında ise bir işi mükerreren ve dikkatlice yapmaları ve dolayısıyla sürekli yapılan ibadet ve ayinler anlatılmak istenmektedir. Wilfred Cantwell Smith, batı dillerinde dinin ( religion ) bugünkü anlamıyla din olarak kullanılması için bazı süreçlerden geçildiğini ve bugün itibariyle Batı ve Doğu dillerinde tekil biçiminde din ve çoğul halinde dinler olarak anlamlandırıldığını ifade etmektedir.İbranice’de din karşılığı olarak kullanılan “dath”, kanun, hüküm ve yargı gibi kavramlara gelirken, yine İbranice’de ki “tora” sözcüğü köken itibariyle din, şeriat, hüküm, kanun, mezhep, ilim, eğitim gibi manalar taşımaktadır. Sanskritçe’de dini karşılayan “sanata dharma“, ebedi yol, edebi ve ezeli hakikat, ebedi kanun gibi anlam içeriğine sahip bulunmaktadır. Arapça da ise din etimolojik düzlemde “d-y-n” fiil kökünden gelmekte olup borçlu olma, üstün gelme, idare etme, hakimiyet kurma, otorite sahibi olma, yönetme, baş eğdirme veya buyruk altına almak amacıyla güç kullanma, zora başvurma, itaat altına alma, köleleştirme, itaat, kulluk, kölelik, birinin buyruğuna girme, inanma, adet, şeriat, kanun, mezhep, millet, izlenen örnek, usul, adet, hal, tutulan yol, huy; yargı, sorgu, ceza ve mükafat gibi anlamlara gelmektedir.Arapçada ki din terimi, hem genel anlamda bütün inanma ve bağlanmaları, hem de özel anlamda hem genel anlamda bütün inanma ve bağlanmları, hem de özel anlamda islam dinini ifade ederken Batı’da ki din (religion) terimi daha da dar anlamda kullanılmakta ve Hristiyanlığı ifade etmektedir.Dinin etimolojik manasının da ima ettiği gibi her halükarda din, inanmak, bağlanma ve uyma ile karakterize olmaktadır.
DİNİN SOSYOLOJİK MANASI
İnsan, tabiatı gereği dindar (din ve inanç sahibi, dine mensup) bir varlıktır. İbn Haldun’un (1332-1406) ifade ettiği gibi insan tabiatı gereği sosyal bir varlıktır. O halde din de tabiatı gereği toplumsal bir olgudur. Herhangi bir toplumun ve toplumsal hayatın bütünüyle dinsiz veya inançsız olduğu yada olabileceği tartışılamaz; çünkü tarihte ve günümüzde, yapılan bilimsel araştırmaların da gösterdiği gibi böyle bir toplum var olmamıştır. Hangi din ve inanç olursa olsun, bu din ve inanç nasıl yaşanırsa yaşansın, her toplum mutlaka dine veya dinlere mensuptur.Emile Durkheim’in (1858-1957) da belirttiği üzere din, bütün insan toplumlarında karşılaştığımız evrensel sosyal bir fenomendir. K. Davis’e göre din, toplumda öyle evrensel, devamlı ve herşeye nüfuz eden bir olgudur ki eğer onu hakkıyla anlayamazsak toplumuda doğru kavrayamayız.E.Norbeck ise dinin kültürel olarak evrensel olduğunu söylemektedir.Sosyoloji, sosyal davranışa yönelen bilimsel bir davranış olarak insanların ilişki ve etkileşimi dayalı sosyal eylemleriyle, sosyal ilişkiler ağı olarak toplumla ilgilenir.İlk kez Fransız Filozof Auguste Comte (1798-1857) tarafından kurulmuş olan sosyoloji, latince toplum anlamına gelen “socius “ ve yunanca “bilgi” anlamına gelen “logos” kelimelerinin, bir araya getirmeleri sonucu oluşmuş ve bilim dilinde bu haliyle yaygınlaşmış bir terimdir.Türkçede başlangıçta “ ilm-i içtima”, “ilm-i ictiai”, “içtimaiyat” ve daha sonra ise “toplumbilim” gibi ifadelerle karşılanmışsa da sosyoloji terimi, yaygın bir kabul görmüştür.Auguste Comte kendi yeni bilimini, sosyolojiyi, eşit derecede hem din hemd bilim olarak görmüştür. “ Pozitif Felsefe Dersleri” ve ayrıca “Pozitif Politik Sistem” adlı kitaplarında Comte, ilk önce sosyal fizik diye adlandırdığı sosyolojiyi, sadece bilimlerin kraliçesi olarak değil, aynı zamanda giderek tüm var olan dinleri görüş mesafesinin dışına iten yeni pozitivizm din’in de temeli olarak tasavvur etmiştir.Sosyoloji ile din arasında sürekli ilişki dini toplumsal bağın hayatı unsurlarından biri olarak gören ve böylece zorunlu sosyologlar tarafından dikkatli bir inceleme konusu yapan kimseler tarafından kurulmuştur.Toplumsal hayatın ayrılmaz bir boyutunu meydana getiren din, doğal olarak sosyolojinin ana konularından biri olmaktadır; nitekim sosyolojinin bağımsız bir bilim olarak ortaya çıkışından itibaren durumun böyle olduğu görülebilir.
DİNE SOSYOLOJİK BAKIŞ
Sosyoloji,son çözümlemede bir bakış şekli ,bir düşünme biçimidir.Ne üzerine bir bakış veya düşünme biçimidir?o halde bir bakışı sosyolojik bakış yapan veya sosyolojiyi sosyoloji yapan nedir?Sosyoloji insan birlikteliği gerçeğine odaklanır. Bu sosyolojiyi diğer bilim dallarında ayırmada önemli bir ölçüttür. Sosyoloji toplumun her yerinde mevcut olan sosyal etkileşimin örüntüleşip kalıplaşmış kurumsallık ,yapısallık , sistemlilik ve düzenliliklerini inceler. Sosyoloji ,bilgi gövdesi olarak insan ilişkileri gerçeğini alır. Sosyolojinin içeriğinin insan etkileşiminin incelemesi olduğu söylenebilir.Sosyolojik bakışta ,eylem ve olayı başınalık yaklaşımı içinde ,birey odaklı değil,birliktelik,ilişkililik,bağımlılık ,etkileşim ve gurup odaklı düşünme temel noktadır. Çünkü insanlar birbirine bağımlıdırlar,bir arada veya birbirleriyle ilişki içinde yaşarlar.Dine sosyolojik bakışa gelince ,o da dini ,o dine mensup bireyleri ,toplumsal evreninden soyutlayarak değil,tersine toplumsal evren içinde etkilrşim halinde ki durumuyla ele almayı gerektirir;Çünkü din sosyal ilşki temelinde gerçeklik kazanır,toplumda,insan birlikteliğiyle yaşanır.Din sosyolojisi,dinin sosyal yönlerini; dini davranış ve olayları geniş çaplı toplumsal olay ve eylemlerin parçaları olarak görür ve de dinsel olay ve olguların,karşılıklı bağımlılık ağıyla birbirine bağlanan toplumsal öznelerin tesadüfi olmayan birlikteliğiyle gerçekleştiği esasından hareket eder.Bu bağlamda dine sosyolojik yaklaşım,sosyal ilişki,süreç,oluşum,grup ve kurumlarda dinin etkisi ;dinsel grup ve kurumların oluşuşum,süreklilik yok oluşları;gruptaki bireylerin dinsel davranışları;din, grup içindeki birlik ve çatışma durumları;dinsel gruplar arasındaki çatışmalar veya ulaşmaya dayalı ilişkiler üzerine odaklanır.Sosyolojik bakışın kendine özgünlüğünü anlamının önemli bir yolu ,toplumsal eylem ,olay ve olguların karmaşık yapısının olduğunu, sağduyu bilgisiyle veye ön yargıyla kesin ömnermeler kurmaktan kaçınmak gerektiğini bilmekten geçer.Sosyolojik bakış çok boyutlu bakıştır.Sosyolojik bakışta çoklu veya karmaşık nedensellik ilkesi en önemli esaslardandır.İnsanların sosyal düşüncesinde çok yaygın bir yanlış olan tek nedenli yaklaşımın iki ana sebebi olabilir.Birincisi:Tekil bir açıklama insan ilişkilerine ilişkin karmaşık sorulara verilebilecek en kolay yanıttırİkincisi:İnsanlar genellikle toplum ve kültür hakkında bilimsel bilgiden yoksundurlar;Bu bilgi yoksunluğu, bazen önyargı ve kendini beğenmişlikle birlikte bulunur.Sosyal bilim incelemesi,bilgisizlik,önyargı ve kendini beğenmişliğe karşı önemli bir panzehirdir.Toplumsal olaylar o kadar karmaşık ve görelidirler ki bir olayın birden fazla sebebi bulunacağı gibi, birkaç olayın bir sebebide bulunabilir.Sosyolojik bakış dine çok boyutlu yaklaştırmayı gerektirir.Sosyolojik bakışın ayırt edici bir özelliği de sosyal problemlere yönelik çözümlere değişebilirlik ilkesiyle yaklaşmaktır.İbn Haldun’un da vurguladığı gibi değişim kaçınılmazdır ve insanın yaşadığı her yerde her zaman var olan bir sosyal fenomendir.Değişme olgusu,sosyolok için sonu olmayan bir mücadele ve araştırma alanıdır.Din, değişim gerçeğinin içinde olan bir olgudur.Din hem kendisi değişir hem değiştirir,hemde değişen toplumsal gerçeklikten etkilenir.Sosyolojik bakışın önemli yönlerinden bir diğeri ,sağduyuyla sürekli ve yakın bir diyaloğu kurmakla birlikte sağduyunun sınırlılığını aşmaktır.Sosyoloji,topluma ilişkin sıradan bilgilerle yetinmez;rutini bozar ve sorgular.Bu tavrıyla sosyoloji bildikleri şeyleri bilmedikleri hale getirir,yani kesin olarak doğru bilinen şeylerin yanlış olabileceğini ortaya koyar ve böylece kendi farkını gösterir.Sosyolojik bakışın en önemli getirilerinden biri,sorgulama.eleştirme,yanlık telakkileri yıkma,sırrı ifşa etme veya büyü bozmadır.P. Berger’in de dediği gibi insanların çoğu şeyin göründüğü gibi olmadığı gerçeğiyle yüzleştirir.Sosyolojik düşünmek , çevremizde olup bitenlere karşı daha uyanık ve daha duyarlı olmayı öğretir;Bize yakın ve uzak insanları onların düşlerini,kaygılarını ve acılarını ,onlarla empati yaparak bizim daha iyi anlamamızı amaçlar.Sosyolojik bakış doğrudan deneyimimizle erişemediğimiz başka hayat tarlarını anlamamıza yardımcı olur.Sosyolojik bakış insana araştırma yapmadan sıradan alışılageldik sağduyu bilgisiyle toplum hakkında ,toplumsal hayatta ki olaylar hakkında hükümler yürütmenin yanlışlığını gösterir ve bilimsel çalışmalardan sonra ancak konuşmanın doğru olacağını öğretir.
Tarih: 2018-05-09 18:21:48 Kategori: Sosyoloji
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Dinin Sosyolojik Manası Nedir
DİNİN SOSYOLOJİK MANASI
İnsan, tabiatı gereği dindar (din ve inanç sahibi, dine mensup) bir varlıktır. İbn Haldun’un (1332-1406) ifade ettiği gibi insan tabiatı gereği sosyal bir varlıktır. O halde din de tabiatı gereği toplumsal bir olgudur. Herhangi bir toplumun ve toplumsal hayatın bütünüyle dinsiz veya inançsız olduğu yada olabileceği tartışılamaz; çünkü tarihte ve günümüzde, yapılan bilimsel araştırmaların da gösterdiği gibi böyle bir toplum var olmamıştır. Hangi din ve inanç olursa olsun, bu din ve inanç nasıl yaşanırsa yaşansın, her toplum mutlaka dine veya dinlere mensuptur.Emile Durkheim’in (1858-1957) da belirttiği üzere din, bütün insan toplumlarında karşılaştığımız evrensel sosyal bir fenomendir. K. Davis’e göre din, toplumda öyle evrensel, devamlı ve herşeye nüfuz eden bir olgudur ki eğer onu hakkıyla anlayamazsak toplumuda doğru kavrayamayız.E.Norbeck ise dinin kültürel olarak evrensel olduğunu söylemektedir.Sosyoloji, sosyal davranışa yönelen bilimsel bir davranış olarak insanların ilişki ve etkileşimi dayalı sosyal eylemleriyle, sosyal ilişkiler ağı olarak toplumla ilgilenir.İlk kez Fransız Filozof Auguste Comte (1798-1857) tarafından kurulmuş olan sosyoloji, latince toplum anlamına gelen “socius “ ve yunanca “bilgi” anlamına gelen “logos” kelimelerinin, bir araya getirmeleri sonucu oluşmuş ve bilim dilinde bu haliyle yaygınlaşmış bir terimdir.Türkçede başlangıçta “ ilm-i içtima”, “ilm-i ictiai”, “içtimaiyat” ve daha sonra ise “toplumbilim” gibi ifadelerle karşılanmışsa da sosyoloji terimi, yaygın bir kabul görmüştür.Auguste Comte kendi yeni bilimini, sosyolojiyi, eşit derecede hem din hemd bilim olarak görmüştür. “ Pozitif Felsefe Dersleri” ve ayrıca “Pozitif Politik Sistem” adlı kitaplarında Comte, ilk önce sosyal fizik diye adlandırdığı sosyolojiyi, sadece bilimlerin kraliçesi olarak değil, aynı zamanda giderek tüm var olan dinleri görüş mesafesinin dışına iten yeni pozitivizm din’in de temeli olarak tasavvur etmiştir.Sosyoloji ile din arasında sürekli ilişki dini toplumsal bağın hayatı unsurlarından biri olarak gören ve böylece zorunlu sosyologlar tarafından dikkatli bir inceleme konusu yapan kimseler tarafından kurulmuştur.Toplumsal hayatın ayrılmaz bir boyutunu meydana getiren din, doğal olarak sosyolojinin ana konularından biri olmaktadır; nitekim sosyolojinin bağımsız bir bilim olarak ortaya çıkışından itibaren durumun böyle olduğu görülebilir.
DİNE SOSYOLOJİK BAKIŞ
Sosyoloji,son çözümlemede bir bakış şekli ,bir düşünme biçimidir.Ne üzerine bir bakış veya düşünme biçimidir?o halde bir bakışı sosyolojik bakış yapan veya sosyolojiyi sosyoloji yapan nedir?Sosyoloji insan birlikteliği gerçeğine odaklanır. Bu sosyolojiyi diğer bilim dallarında ayırmada önemli bir ölçüttür. Sosyoloji toplumun her yerinde mevcut olan sosyal etkileşimin örüntüleşip kalıplaşmış kurumsallık ,yapısallık , sistemlilik ve düzenliliklerini inceler. Sosyoloji ,bilgi gövdesi olarak insan ilişkileri gerçeğini alır. Sosyolojinin içeriğinin insan etkileşiminin incelemesi olduğu söylenebilir.Sosyolojik bakışta ,eylem ve olayı başınalık yaklaşımı içinde ,birey odaklı değil,birliktelik,ilişkililik,bağımlılık ,etkileşim ve gurup odaklı düşünme temel noktadır. Çünkü insanlar birbirine bağımlıdırlar,bir arada veya birbirleriyle ilişki içinde yaşarlar.Dine sosyolojik bakışa gelince ,o da dini ,o dine mensup bireyleri ,toplumsal evreninden soyutlayarak değil,tersine toplumsal evren içinde etkilrşim halinde ki durumuyla ele almayı gerektirir;Çünkü din sosyal ilşki temelinde gerçeklik kazanır,toplumda,insan birlikteliğiyle yaşanır.Din sosyolojisi,dinin sosyal yönlerini; dini davranış ve olayları geniş çaplı toplumsal olay ve eylemlerin parçaları olarak görür ve de dinsel olay ve olguların,karşılıklı bağımlılık ağıyla birbirine bağlanan toplumsal öznelerin tesadüfi olmayan birlikteliğiyle gerçekleştiği esasından hareket eder.Bu bağlamda dine sosyolojik yaklaşım,sosyal ilişki,süreç,oluşum,grup ve kurumlarda dinin etkisi ;dinsel grup ve kurumların oluşuşum,süreklilik yok oluşları;gruptaki bireylerin dinsel davranışları;din, grup içindeki birlik ve çatışma durumları;dinsel gruplar arasındaki çatışmalar veya ulaşmaya dayalı ilişkiler üzerine odaklanır.Sosyolojik bakışın kendine özgünlüğünü anlamının önemli bir yolu ,toplumsal eylem ,olay ve olguların karmaşık yapısının olduğunu, sağduyu bilgisiyle veye ön yargıyla kesin ömnermeler kurmaktan kaçınmak gerektiğini bilmekten geçer.Sosyolojik bakış çok boyutlu bakıştır.Sosyolojik bakışta çoklu veya karmaşık nedensellik ilkesi en önemli esaslardandır.İnsanların sosyal düşüncesinde çok yaygın bir yanlış olan tek nedenli yaklaşımın iki ana sebebi olabilir.Birincisi:Tekil bir açıklama insan ilişkilerine ilişkin karmaşık sorulara verilebilecek en kolay yanıttırİkincisi:İnsanlar genellikle toplum ve kültür hakkında bilimsel bilgiden yoksundurlar;Bu bilgi yoksunluğu, bazen önyargı ve kendini beğenmişlikle birlikte bulunur.Sosyal bilim incelemesi,bilgisizlik,önyargı ve kendini beğenmişliğe karşı önemli bir panzehirdir.Toplumsal olaylar o kadar karmaşık ve görelidirler ki bir olayın birden fazla sebebi bulunacağı gibi, birkaç olayın bir sebebide bulunabilir.Sosyolojik bakış dine çok boyutlu yaklaştırmayı gerektirir.Sosyolojik bakışın ayırt edici bir özelliği de sosyal problemlere yönelik çözümlere değişebilirlik ilkesiyle yaklaşmaktır.İbn Haldun’un da vurguladığı gibi değişim kaçınılmazdır ve insanın yaşadığı her yerde her zaman var olan bir sosyal fenomendir.Değişme olgusu,sosyolok için sonu olmayan bir mücadele ve araştırma alanıdır.Din, değişim gerçeğinin içinde olan bir olgudur.Din hem kendisi değişir hem değiştirir,hemde değişen toplumsal gerçeklikten etkilenir.Sosyolojik bakışın önemli yönlerinden bir diğeri ,sağduyuyla sürekli ve yakın bir diyaloğu kurmakla birlikte sağduyunun sınırlılığını aşmaktır.Sosyoloji,topluma ilişkin sıradan bilgilerle yetinmez;rutini bozar ve sorgular.Bu tavrıyla sosyoloji bildikleri şeyleri bilmedikleri hale getirir,yani kesin olarak doğru bilinen şeylerin yanlış olabileceğini ortaya koyar ve böylece kendi farkını gösterir.Sosyolojik bakışın en önemli getirilerinden biri,sorgulama.eleştirme,yanlık telakkileri yıkma,sırrı ifşa etme veya büyü bozmadır.P. Berger’in de dediği gibi insanların çoğu şeyin göründüğü gibi olmadığı gerçeğiyle yüzleştirir.Sosyolojik düşünmek , çevremizde olup bitenlere karşı daha uyanık ve daha duyarlı olmayı öğretir;Bize yakın ve uzak insanları onların düşlerini,kaygılarını ve acılarını ,onlarla empati yaparak bizim daha iyi anlamamızı amaçlar.Sosyolojik bakış doğrudan deneyimimizle erişemediğimiz başka hayat tarlarını anlamamıza yardımcı olur.Sosyolojik bakış insana araştırma yapmadan sıradan alışılageldik sağduyu bilgisiyle toplum hakkında ,toplumsal hayatta ki olaylar hakkında hükümler yürütmenin yanlışlığını gösterir ve bilimsel çalışmalardan sonra ancak konuşmanın doğru olacağını öğretir.
Tarih: 2018-05-09 18:21:48 Kategori: Sosyoloji
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx